7 Mart 2012 Çarşamba

Oyun oynamak, Oynayabilene kolaydır


Henüz iki saat geçmişti üstünden. Olayın kapandığına dair beklentiler yüksekti. Bir karamsarlık hâkimdi. Martı seslerinin yoğunlaştığı denize yakın olan nemli bir park köşesiydi. Denizin o nefis kokusu, parfüm olarak kullanılabilirdi. Uzun bir sessizliğin ardından, sert ve hırçın bir ses tonuyla ‘’-sen ne piç bir insansın. Defol git buradan seni görmek istemiyorum’’ dedi. Bir park köşesiydi. Yolun geçtiği asfalttın hemen altında bulunan ıssız bir park köşesiydi. Allahın her günü orada geçer mi ULAN!  diyerek iki ay boyunca o parkın nemli banklarında oturuyordu. Bazıları memnundu orada oturmaktan. Başka çareleri de yoktu ki. Anlatmak istediği çok şey vardı aklında ama hangisinden başlayacağını bilemedi. Gürültüsüz, patırtısız ve sakin olmalıydı. Çünkü onun için doğru insan değildi. ‘’Bu oyuna son verelim’’ dedi. Çok yorgun gözüküyordu. Hayatında ki her şey normalmiş de bir tek o gün çok kötüymüş gibiydi. Yoksa her gün perişan bir haldeydi. Buna inanabiliyordu. ‘’Neden’’ dedi. Neden ben! oyun oynanacak son kişi bendim ULAN!

-Sen beni hiç sevmedin değil mi evet bunu çok iyi biliyorum. Sen yokken telefonlarını karıştırıyordum ve beni sevmediğini bildiğim halde acaba düzelir mi diye çok uğraştım ama senden adam olmaz! Bunu şimdi anladım. Allah cezanı versin pislik herif! Defol git.

Hemen bulunduğu yerden kalkıp gitmek istedi ama onun gönlünü almak için yapabileceği hiçbir şey yoktu. ''Daha kendini bile sevemeyen adam, nasıl olurda bir başkası onun için ölümü göze alırdı''. Böyle bir oyunu neden oynadığını hiç bilmiyordu. Daha önce ona böyle bir oyun oynanmasından ötürü olabilirdi. Yavaş adımlarla merdivenlerden çıktı, gecenin karanlığında kısık bir sesle;

-Oyun oynamak, oynayabilene kolaydır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder