Henüz iki saat geçmişti üstünden. Olayın kapandığına dair
beklentiler yüksekti. Bir karamsarlık hâkimdi. Martı seslerinin yoğunlaştığı
denize yakın olan nemli bir park köşesiydi. Denizin o nefis kokusu, parfüm olarak
kullanılabilirdi. Uzun bir sessizliğin ardından, sert ve hırçın bir ses tonuyla
‘’-sen ne piç bir insansın. Defol git buradan seni görmek istemiyorum’’ dedi. Bir
park köşesiydi. Yolun geçtiği asfalttın hemen altında bulunan ıssız bir park
köşesiydi. Allahın her günü orada geçer mi ULAN! diyerek iki ay boyunca o parkın nemli
banklarında oturuyordu. Bazıları memnundu orada oturmaktan. Başka çareleri de yoktu
ki. Anlatmak istediği çok şey vardı aklında ama hangisinden başlayacağını
bilemedi. Gürültüsüz, patırtısız ve sakin olmalıydı. Çünkü onun için doğru
insan değildi. ‘’Bu oyuna son verelim’’ dedi. Çok yorgun gözüküyordu. Hayatında
ki her şey normalmiş de bir tek o gün çok kötüymüş gibiydi. Yoksa her gün
perişan bir haldeydi. Buna inanabiliyordu. ‘’Neden’’ dedi. Neden ben! oyun
oynanacak son kişi bendim ULAN!
-Sen beni hiç sevmedin değil mi evet bunu çok iyi biliyorum.
Sen yokken telefonlarını karıştırıyordum ve beni sevmediğini bildiğim halde
acaba düzelir mi diye çok uğraştım ama senden adam olmaz! Bunu şimdi anladım. Allah
cezanı versin pislik herif! Defol git.
Hemen bulunduğu yerden kalkıp gitmek istedi ama onun gönlünü
almak için yapabileceği hiçbir şey yoktu. ''Daha kendini bile sevemeyen adam,
nasıl olurda bir başkası onun için ölümü göze alırdı''. Böyle bir oyunu neden
oynadığını hiç bilmiyordu. Daha önce ona böyle bir oyun oynanmasından ötürü
olabilirdi. Yavaş adımlarla merdivenlerden çıktı, gecenin karanlığında kısık
bir sesle;
-Oyun oynamak, oynayabilene kolaydır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder